13 Mayıs 2008 Salı

Arkadaslar!..

Değerli Arkadaslar!..

Ben Allah'a inanan ancak inanıyoruz diyenlere
karşı tüm inançlarını yitirmiş biriyim.
Ebubekir, Ömer, Osman, Ali ve Ömer Bin Abdulaziz (R.ANHUN) ları örnek
veren sonra servetlerine servet katan, hicret ve miraç gibi isimleri dahi
ticaretlerine alet eden anlayışlarla benim ilişkim olamaz.
Duanın elbette yararı var. ancak; emperyalizmi tüm müslümanlar olarak,
tüm ezilen uluslar olarak kati bir biçimde def etmedikçe hiç bir alanda başarı
sağlamamız mümkün olmayacaktır.

Dua edeceğiz ardından İsrail Cumhurbaşkanını Meclisine davet edenleri
müslüman niteleyip oy vereceğiz.
Dua edeceğiz ardından müslüman diye eteklerine on torba kömür karşılığı
yapıştıklarımız imf ve dünya bankasına koca halkı köle edecek.
Dua edeceğiz ardından tezkereleri meclisten geçiremeyince hasır
altından tüm hava üslerini abd ye kullandırtıp ırak'ın bombalanmasını
sağlayacağız.
Dua edeceğiz ardından Irak'ın samara kentindeki kızkardeşlerimize
tecacüz eden ABD de yaşayıp islamlığımızi ilan edeceğiz, ardından mehdilik
derecesine eriştiğimizi söyleyecğiz (fethullah gülen)
Dua edeceğiz ve gizli kapılar ardında ABD ile her türlü anlaşmaları ve
kirlilikleri imzalayacağız.
1- ABD üslerini bu ülkede kapatmayanların,
2- Dünyada müzlum halklardan yana tavır takınmayanların
3- Hakkı söylemekten korkanların
4- Koltuklarını ABD ye borçlu görenlerin ve ABD yi incitmekten
korkanların
5- ABD siz olmaz diyenlerin
6- Fitneye saplanmış yahudi ve hıristiyanları müstevli kabul edenlerin
memleketinde yaşıyoruz, önce kendimizin kurtulması için dua
etmeliyiz, emperyalizmi kendi içimizden çıkarmadıkça, sömürüyü def etmedikçe,
bağımsızlığımızı elde etmedikçe kendimize yararımız yoktur, kendisine bir yararı
olamayanın başkasına nasıl olur da yararı olabilir?

Bu ülkenin müslüman olarak nitelenen idarecileri dini sömürmekten
asla öteye geçebilmiş değiller, mazlum halkımızın tertemiz dini duygularını
sömürmekten başka ne yapmışlardır.

Peygamrebirimiz açlıktan karnına taş bağlayacak, Ebubekir (R.A.) tüm
servetini islam uğruna harcayacak, ve yaşantısını yoksul, olarak
noktalayacak,ömer, osman, ali (r.a) hep aynı biçimde neleri var neleri yok islam
uğruna dağıtacaklar, yoklara, yoksullara dağıtacaklar, köleleri satın alıp
azaplardan kurtaracaklar ve yaşantılarını öldürülerek yoksul bir biçimde
noktalayacaklar ve onları örnek vereceğiz, islam budur diyeceğiz ardından
çocuklarımıza gemiler alacağız, servetlerine servetler katacağız, ülkemizin her
karış toprağını kötü emelli yahudilere ve misyonerlere satacağız sonrada çıkıp
müslümanız diyeceğiz. OLMAZ, OLMAZ OLMAZ... Bunları yapanlar, yapanları
savunanlar eğer müslümansa ben değilim. Ben sadece Hz.ömer'in, ebubekir'in dinindenim
derim, bunlardan asla değilim.

Değerli kardeşim aşağıdaki yazıyı bir zamanlar müslüman başbakan
olarak nitelenen biri ile ligilidir sizler ile paylasmak ikstedim, Lutfen okumanızı tavsiye ederim,

İŞTE YAZI (ilgili savaşı yakından bilen briyim, çünkü lübnan'da çocukluğumun üç
yılını yaşamış biriyim.)

27 Mayıs Devrimi'ne Neden ve Nasıl Katıldım?Hüseyin Avni Güler10 Mayıs 08Atatürk
bir gün İsmet Paşa'ya demişti ki: "Biz İstiklâl Mahkemesi'nde imamlar astık. Şu
şu rezaletleri ok muydu? Vardı. Bütün rezaletleri unutuldu; ama asıldıkları
unutulmuyor. " Bizim de kusurlarımız unutulmuyor.Bugün 60 yaşından küçük
insanlar Yassıada davalarıhakkında bir şey bilmiyor, dava dosyaları
yayımlanmadı. Belki bu ikaz, yetkilileri uyandırır.27 Mayıs 1960'tan 6 Ocak 1961
tarihine kadar ülkeyi Milli Birlik Komitesi (MBK) yönetti. 6 Ocak'tan itibaren
Kurucu Meclis (Temsilciler Meclisi+Milli Birlik Komitesi) yönetti ülkeyi.Şayet
Yassıada davalarından sonra infaz edilen üç idam kararının onayı MBK'ya değil
de, Kurucu Meclis'e verilseydi, bahis konusu üç idam infaz edilmeyebilirdi, biz
27 Mayısçılar da "kansız bir ihtilal" diye daha övünçlü bir devrimden söz
ederdik.Ben 27 Mayıs 1960 Devrimi örgütüne 1958 yılında girdim. Sekiz yıllık
evli idim, rütbem üç yıllık yüzbaşı idi. Beni 27 Mayıs gizli örgütüne iten
birkaç olayı anlatmak istiyorum.1-)1958 yılında Lübnan'da Müslüman Araplarla
Hıristiyan Araplar arasında savaş çıkmıştı. Celal Bayar ve Menderes yönetimi,
Lübnan'a silah ve cephane yardımına karar vermişti. Ben Ankara Etimesgut 12.
Hava Üs Komutanlığı'nda Uçucu Seyrüseferci Yüzbaşı olarak görevliydim. Üssümüz
C-47 Bakata uçakları ile görev yapıyordu. Ben Lübnan'a yedi sefer (sorti) uçtum.
Her uçuştan önce uçağımız kapalı sandıklarla yükleniyor, ilk yüklemelerde o
zamanki Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu meydana geliyor, uçağın yüklenişine
nezaret ediyordu. Kapalı ve büyük sandıklardaki yükümüzün ne olduğunun biz bile
farkında değildik; çünkü bilgilendirilmedik. 1958 yılında Kıbrıs İngilizlerin
elindeydi. Uçağımız Kıbrıs üzerinden geçerken İngiliz jetlerine parola veriyor
ve gidip Beyrut Havaalanı'na iniyorduk. Uçak ekibine birer sandviç ve kola
veriyorlardı, uçağımız yakıt ikmali yaptıktan sonra o gece üssümüze geri
dönüyorduk. Sonra bir uçağımız Beyrut Havaalanı Müslüman Arapların eline geçtiği
sırada alana indiğinde uçağımız enterne edildi. Uçak ekibi tutuklandı. Rahmetli
(sonra başka bir görevde düşerek şehit olmuştu) Bnb. Rıza Kalaycıoğlu ve ekibi,
iki ülkenin anlaşması sonucu ülkeye getirildi.Bu olaydan sonra Celal Bayar ve
Menderes milliyetçi, mukaddesatçı ve Müslüman yönetimi tarafından Lübnan'da
Müslümanlara değil de Hıristiyanlara Türkiye'den 85 uçak dolusu silah ve cephane
götürdüğümüzü ve bilmeden onların günahına alet olduğumuzu da öğrendik. O
silahları mermileri kullanan Hıristiyan Araplar belki de binlerce Müslüman
öldürmüşlerdir.Beni oyunlarına alet eden o kimselere ben şimdi lanet ediyorum;
ama ben "anıtmezar"larda yatan o kimselerin bu durumunu milletime arz ediyor ve
yalan söyleyerek ne mal olduklarını açıkladığım için pişmanlık
duymuyorum.Sonradan bu olayın Meclis'ten geçmediğini, hatta Bakanlar Kurulu'nun
kararı bile olmadığını öğrenmişbulunuyorum. Gene bu olayın gerçek olup
olmadığını öğrenmek isteyenler için, bu görevi yapan havacı arkadaşlardan sağ
olanların isimlerini veriyorum:Hv. Plt. Kd. Alb. Ahmet Özsungur, Havacı Uçucu
Seyrüseferci Kd. Alb. Nevzat Balaban ve Abdül Aksal. Daha detaylı bilgi
isteyenler, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na başvurabilirler.2-)Gene Celal
Bayar-Menderes yönetiminin, son senelerinde dış ülkelerden kredi alınamadığı
için, 1950 seçimlerinden sonra İsmet Paşa'nın hazinede biriktirdiği 128 (yüz
yirmi sekiz) ton altının çoğunu dışarıya rehin vererek kredi alması meselesi. Bu
olayın da Meclis'ten ve Hükümet'ten geçmiş olması gerekir; ancak o günlerin
tanığı olanlar ve basında yazıldığını hatırlaması gerekenler bilgi vermediler.
Gene yükümüzün ne olduğunu bilmeden Londra'ya 2 (iki) tondan fazla altın
götürdüğümüzü ve uçaklar dışında gemilerle, trenle ve tırlarla 100 (yüz) ton
kadar altının dış ülkelere rehin gönderildiğini biliyorum. 27 Mayıs'ta Maliye
Bakanımız büyük insan Kemal Kurdaş, takriben 96 (doksan altı) ton altını geri
getirtti. Sayın Kurdaş, tasarruf bonoları çıkararak memur ve işçilerden alınan
paralarla bu görevi başardı.3-Aynı mukaddesatçı, Müslüman Bayar-Menderes ekibi,
Cezayir'de Frasızlara karşı bağımsızlık avaşı veren Müslümanları değil de
Fransızları desteklemişti. Böylece halka dindar olduklarını her fırsatta
söyleyerek onları bugünkü iktidar gibi aldatan bu insanlara devletin parası ile
anıtmezarlar yapılıyor. Bütün Türkiye düşmanları şimdiki yöneticilerin seçim
kazanması için çalışıyorlar.Ey geçmiştekiler ve şimdikiler!Allah aşkına siz
kimden yanasınız?

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi